The Basketball Diaries



Yönetmen: Scott Kalvert
Yapım Yılı: 1995
Tür: Biyografi/Dram
Süre: 102 dakika
IMDb: 7,3
Oyuncular: Leonardo DiCaprio (Jim Carroll) Lorraine Bracco (Jim'in Annesi)



Jim isimli lise öğrencisi Katolik bir aileden gelmekte ve Katolik lisesinde okumaktadır. Alt sınıfa mensup olmanın ve Katolik lisesinin zorluklarından onu uzaklaştıran tek şey ise basketboldur.

Tıpkı onun gibi basketbol tutkunu olan arkadaşlarıyla geçirdiği vakitler hayatın zorluklarından kopmasını ve mutlu bir hayat yaşamasını sağlarken kanser olan en yakın arkadaşı Bobby'nin durumu kötüleşir ve en nihayetinde hayatını kaybeder.

Bobby'nin gidişiyle büyük bir kedere boğulan dört genç bildikleri tek şeyi yapar ve bu acıyı basketbolla bastırmaya çalışır, ancak yeterli olmaz. Onların uyuşmaya ihtiyacı vardır. Bu sebeple de önce sigara ve tinerle başlarlar uyuşmaya, sonra da eroin ve kokainle.

Bu bağımlılık zamanla öyle bir hal alır ki en sevdikleri şeyi, basketbolu oynayamaz hale gelirler. O yüzden daha fazla sığınırlar uyuşturucuya, daha fazlasını isterler. Bu noktada Jim annesinden yardım ister, ancak aşırı dindar annesi bunun şeytanın işi olduğuna emindir ve ona sırtını dönecektir. Jim yalvarır, acı çektiğini ve çaresiz olduğunu söyler ama annesi ona kapıyı açmaz.

Arkadaşlarından Neutron ona sunulan seçim hakkını doğruya kullanıp okulu ve basketbolu seçerken diğer iki arkadaşı karıştıkları çeşitli suçlardan içeri girince Jim tamamen yalnız kalıyor ve tam en dibe batmışken basketbolcu Reggie ile karşılaşıyor.

zamanla Reggie ile kurduğu bağ sayesinde sorgulamaya ve bir çözüm yolu aramaya başlıyor Jim. Sonra da yaşadıklarını son sahnedeki monolog ile anlatıyor;

“…Bir de biz sokak çocukları vardır. Çok genç yaşta başlarız. 13 civarında. Her şey kontrolümüz altındadır. Müptelası olmayız. Ama bu da işe yaramaz. Ben de canlı kanıtıyım. Öte yandan, uyuşturucu müptelalığını 9-5 arası çalışılan bir iş gibi görmelisiniz. Çalışma saatleri giderek geç saatlere uzar. Ve hayatınız, artık sizin değildir.”

Dicaprio kesinlikle çok iyi bir performans sergilemiş. Yıldızının parlamasını sağlayan ana etkenlerden biri de bu rolüdür diye düşünüyorum. Benzeri diyebileceğimi Requiem for a Dream'deki kadar vurucu bir etki alamasam da filmin gerçek bir yaşam hikayesine dayanması izlerken iki kat daha fazla etkilenmeme sebep oldu.

Benim filme puanım, 7/10.


Yorum Gönder